
Baş ağrısı, kas ağrısı ve geçmeyen yorgunluk hissi, dünya genelinde yaklaşık 17 milyon kişiyi etkileyen miyaljik ensefalomiyelit, diğer adıyla kronik yorgunluk sendromunun habercisi olabilir. Uzmanlara göre bu hastalık, sadece yorgunlukla sınırlı kalmıyor; sinir sistemi ve bağışıklık sisteminde kalıcı hasarlara yol açabiliyor. Günlük yaşamda sık görülen bu semptomlar çoğu zaman göz ardı edilse de, altta yatan ciddi bir sağlık sorununun habercisi olabileceği uyarısı yapıldı.
KÜÇÜK EFORLAR BÜYÜK YIKIMLAR YARATABİLİR
İngiliz sağlık kuruluşu Action for ME tarafından aktarılan bilgilere göre, kronik yorgunluk sendromu hastalarında beden ve zihnin küçük enerji kayıplarından dahi toparlanamaması dikkat çekiyor. Hafif bir fiziksel aktivite sonrasında bile yoğun halsizlik, ağrı ve bitkinlik yaşanabiliyor. Kimi hastalarda hastalık hafif seyirli olup tedaviyle kısa sürede kontrol altına alınabiliyor. Ancak bazı kişilerde sendrom yıllarca sürebiliyor ve yaşam kalitesini ciddi oranda düşürüyor.
TANI KOYMAK ZOR, BELİRTİLER DEĞİŞKEN
Kronik yorgunluk sendromunun en önemli özelliklerinden biri, belirtilerin kişiden kişiye büyük farklılık göstermesi. Aynı hastada bile semptomların gün içinde bile değişiklik gösterebildiği vurgulandı. Uyku düzeni bozulmuş, zihinsel berraklığı azalmış ve sürekli ağrı çeken kişilerde hastalığın tanısı kolay konulamıyor. Bu da sürecin daha zorlu geçmesine neden olabiliyor.
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BELİRTİLER
Kronik yorgunluk sendromunun en yaygın belirtileri arasında şunlar yer alıyor:
Geçmeyen yorgunluk hissi,
Uyandıktan sonra bile süren halsizlik,
Hafif egzersiz sonrası uzun süren toparlanma süreci,
Sık uyanmayla seyreden uyku bozuklukları,
Konsantrasyon ve hafıza problemleri,
Kas ve eklem ağrıları,
Sürekli baş ağrısı,
Boğaz ağrısı,
Baş dönmesi ve mide bulantısı,
Hızlı ya da düzensiz kalp atışı,
Grip benzeri genel semptomlar.
TAM İYİLEŞME HER ZAMAN MÜMKÜN OLMAYABİLİR
Bazı hastalar uzun yıllar bu sendromla yaşamak zorunda kalabiliyor. Uygulanan tedavilerle semptomlar hafifletilebiliyor ve hastaların büyük kısmı sosyal yaşamlarına geri dönebiliyor. Ancak bazı vakalarda tam iyileşme mümkün olmayabiliyor. Uzmanlar, hastalıkla mücadelede erken tanı ve uygun tedavi kadar, yaşam tarzı değişikliklerinin ve psikolojik desteğin de önemli olduğunu vurguladı.